Kumluca minibüsünden Çıralı sapağında indiğimde akşam saat dokuz cıvarıydı. Trekking sonrası
oldukça yorgundum. Yorgunluğum bir yana
24 km’lik bir yürüyüş sonrası ayaklarım da şişmişti artık. Değil adım
atmak ayakta durmak bile ızdırap vericiydi. Tek isteğim bir an evvel kalacağım
otele gidip duş almak, birşeyler yemek ve deliksiz bir uyku çekmekti. Sapağa indiğimde hava epey kararmıştı. Tek
tük araç geçiyordu. Bu durum otostop şansımı epey düşürmüştü. Yorgunluğumdan
dolayı da bekleyecek durumda değildim zaten. Sapakta benim gibi bir fırsatı
bekleyen uyanık taksiciye pazarlık bile yapamadan
tabi olmak durumunda kaldım bu nedenle.
Otele gider gitmez düşündüklerimi yaptım. Önce sıcak bir duş
aldım, sonra hafif bir yemek ve güzel bir çay ardından deliksiz bir uyku
çektim. Kaldığım yerin adı Çıralı Olimpos Otel.
Serpil Hanım ve annesi birlikte işletiyorlar. Doğrusu insanın içini açacak bir ilgi ve güleryüz
gösterdiler. Güzel, samimi sohbetlerde
ettik birlikte. Genelde
turizmcilerin takındığı yapmacık bir samimiyet değildi yüzlerindeki.
İçten gelen, arkadaş, dost yakınlığı türünden bir samimiyetleri var. Otelin gösterişsiz
ama güzel bir bahçesi var. Odalarda gayet yeterli. Otel sahile 3 dk’lık
bir yürüme mesafesinde ayrıca.
Çıralı Adrasan’a göre daha büyük ve düzenli bir plaja sahip. Sahil
tümüyle irili ufaklı çakıl taşlarından oluşuyor Çıralı denizi de tıpkı
Adrasan’da olduğu gibi pırıl pırıl ve masmavi. Su ise serin. Bozcaada’da denize
girmişseniz bilirsiniz onun bır tık altı serinlikte. Öyleki su’daki
serinliğin havadaki esintiyle birlikte teninizde ağır ağır kıpraşmalara neden
olduğunu farkediyorsunuz. Çıralı sahili doğallığını koruyabilmiş bir sahil.
Caretta caretta olarak bildiğimiz deniz kaplumbağaları yumurtalalarını bu
sahilin belirli yerlerine bırakıyormuş. Burası 2003 yılında dünyanın en
iyi sahili seçilmiş aynı zamanda. Diğer yandan Çıralı sahilinde güzel bir
tesisleşme söz konusu. Yola yakın tarafa yerleştirilmiş olan şezlong, minder ve
şemsiyeler ( hasır şemsiyeler) gayet kullanışlı ve düzgün durumda
idi. Bunları kullandığınız için kimse başınıza dikilip ücret talep
etmiyor. Sahilin üst kısmında, toprak yolun diğer tarafında restoranlar
var. Restoranlardaki fiyatlar bir tatil beldesi için normal kanaatimce.
Çıralı’daki en büyük aktivite,
denize girip yüzmek, güneşlenmek, uyuklamak, kitap okumak biraz sonra tekrar
denize girmek, kurulanmak, şezlongda uzanmak, kitap okumak ve acıktığını
hissedip bira içip patates yemek şeklinde gerçekleşiyor. Yalnız bunları
yaparken öyle dipsiz bir döngüye girdiğinizi falan hissetmiyorsunuz. Zamanın
nasıl geçtiğini farketmeyeceğinize eminim.
Deniz ve kumsal döngüsü dışında akşamüstü Yanartaşa çıkabilir. Ben
zamansızlıktan çıkamadım. Ama herkes görülmeye değer bir yer olduğunu
söylemişti.
Çıralı sahilin uc tarafı olimpos
sahili. Yalnız oralarda hiçbir tesis yok. Şezlong, şemsiye falan da yok.
İnsanlar havlularının üzerinde güneşleniyor. Yiyecek ve içeceklerini yanlarında
getiriyorlar. Olimpos sahili tarafındaki insan profili ile Çıralı sahili insan
profili arasında bariz bir farklılık göze çarpıyor. Olimpos tarafında
üniversite gençliğinin yanı sıra bohem ve salaş tarza sahip tiplerle
karşılaşıyorsunuz çoğunlukla. Olimpos sahil
tarafının iç kısmında meşhur antik kent kalıntıları var. Çıralı tarafından gelirseniz
buraları ücretsiz gezebilirsiniz, olimpos tarafından gelirseniz ücretli giriş
yapmak zorundasınız.
Yazıyı fazla uzatmadan bir özetle bir sonuç cümlesikuracak
olursam; Çıralı gerçekten bakir belde. Beton yığınına dönüşmemiş turizm beldelerinden kanımca. Havası, doğası,
denizi insanın ömrünü tazeleyen cinsten. Tam huzur ve
dinginlik arayanlara göre bir yer.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder