19 Eylül 2016 Pazartesi

Pamukkale İzlenimleri 15 Eylül 2016


Pamukkale, Denizli’ye 18 km uzaklıkta bir yer. Denizli’ye çok yakın olmasına rağmen en son  2001 yılında üniversiteden birkaç arkadaşımla gitmiştim. O  dönemler  Pamukkale’nin pek tadı tuzu yoktu. Travertenlerdeki tahribat en yükseğe çıkmış, rehabilitasyon çalışmaları başlamış idi. Pamukkale’nin en parlak yıllarının  ise ilkokul zamanlarıma denk geldiğini düşünürüm. Neyse ki o yıllarda birkaç sefer Pamukkale’ye gitmiştik.


Geçen yıllar içinde Pamukkalenin iyileştiğini duyuyordum. Ne kadar iyileştiği söylense de gördüklerim içimi burktu. Zira Pamukkale’nin alameti farikası olan travertenler, doğallık ve canlılığını kaybetmişti. Çocukluğumda travertenlerin üzerinden şarıl şarıl sıcak sular akardı. Her yer kesintisiz beyazlar içindeydi. İnsanlar, travertenlerin her tarafında su oyunları oynarlardı. Kimileri travertenlere boylu boyunca uzanır, kimileri su kanallarında vakit geçirir, kimileri ise havuzlara girerdi. Şimdilerde coşkun su akışları yok. Su, sadece havuzlarda toplanmış. Kısmı olarak da travertenlerin üzerine veriliyor. Su seviyeleri ise diz altına kadar geliyor.  Öyle yüzme, dalma durumları falan mümkün değil . Su havuzlarının oluşturduğu kat kat  görünümler ise eskiye nazaran daha büyük ve düzenli.  Bunun ilginç olduğunu düşünürken biraz dikkatli baktığımda birçok su havuzu ve travertenin insan eli ve harçla  yeniden yapıldığını farkettim. Travertenlerin doğal ve gerçek şekillerini gören biri olarak içim burkuldu tabiki. Eskiden  insanlar  travertenlerin her tarafında dolaşabilirlerdi.  Şimdilerde ise  travertenlerin geniş bir bölümüne  giriş yasaklanmış. Bir tek yürüyüş parkuru üzerinde dolaşılmasına ve  oradaki  su havuzlarına girilmesine izin veriliyor.  Netice itibariyle travertenler yıllar içinde büyük değişimlere uğramış. Yaşanan olumsuzluklardan sonra travertenlerin bu seviyelere gelmesi bile sevindirici. Her şekilde bünyenize iyi geliyor. Beyazlıkları geçtim harika manzarası bile kendinizi iyi hissetmenize yetiyor. Kesinlikle gidip görülmeli. Nefes aldığınızı gerçekten hissedeceksiniz. Umarımki  olumlu gelişmeler devam eder ve en parlak yıllarına geri döner Pamukkale.

 


 
Diğer yandan çevre düzenlemesi ve işletmecilik anlamında daha da gelişmiş bir Pamukkale gördüm.  Daha sakin, düzenli ve  sade bir ortam yaratılmış. Tesis, büfe, satıcıların gürültüsü ve yarattığı görüntü kirliliği ortadan kaldırılmış.  İnsanların oturup manzarayı izleyebilecekleri çok güzel alanlar yaratılmış. Buna karşın fiyat düzeylerini yüksek buldum. Giriş için 35 tl ödeniyor. İçerdeki antik havuz için  32 tl, arkeoloji müzesi için de 5 tl talep ediliyor. Tesislerdeki fiyatlar da  biraz pahalı sanırım.  Magnum 8 tl,  küçük su 2 tl idi.



Biz akşamüstü Pamukkale’ye gidebilmiştik.  Güneş batmak üzereydi. Gün ışığını değerlendirmek için hızlı bir gezi yapmak durumundaydık.  Antik müzeye hiç uğramadık. Antik havuzun içinden ise öyle bir geçtik sadece.  Zamanımız olsaydı tarihi kalıntıların arasında saatlerce yüzmek isterdim. Ki çocukluğumdan beri antik havuza hiç girmedim. Antik havuzdan sonra ise tepedeki antik tiyatroya uğradık. Orada biraz soluklanıp tarihi güzelllikleri izledikten sonra gün batımıyla beraber gezimizi noktaladık.




Aşağıdaki fotoğrafları aile albümünden bulup çıkardım. Değişimi farkedebiliyorsunuzdur  sanırım. Mavi mayolu olan ben, sarı mayolu olan abim. Soldaki fotoğrafta babamla, sağdaki fotoğrafta dayımla birlikteyiz:))