Bu yaz adını en çok duyduğum
tatil beldesi Akyaka idi. Adını ilk kez yaz başında zevkine inandığım bir
arkadaşımdan duymuştum. Her yaz gittiğini ve "kite surf" öğrenmeye başladığını
söylemişti. Sonraları çok defa gazetelerin
seyahat eklerinde ve sosyal medyada Akyaka güzellemeleri ile karşılaştım. Buz gibi akan Azmak nehrinden, muhteşem
doğasından, tek tip geleneksel mimari ile yapılan evlerinden falan söz ediliyordu. Yerel dokusunu
kaybetmemiş, bakir doğası olan beldelerin peşinde koşan benim gibi biri için
Akyaka keşfedilmesi gereken bir yer olarak göründü gözüme. Yaptığım okumalarla
yavaş yavaş gözüme kestirmeye başladım Akyaka’yı. En sonunda da
yaz bitmeden bir zamanını bulup gitmeye
karar verdim.
Hafta sonunu Pazartesi ile
birleştirerek 5-6-7 eylül tarihlerini Akyaka’da geçirdim. Zamanım kısıtlı idi. Oradan
oraya koşturmak değildi amacım. Sadece miskinlik yapmak, doyasıya denizin, doğanın ve ortamın keyfini sürmek istiyordum.
Öyleki yanıma kitap falan da almamıştım bu nedenle.
İlk Gün
Öncelikle Hamle otelde kaldığımı
belirtmeliyim. Uygun fiyatı, ilgili personeli, tatmin edici kahvaltı
seçenekleri, temiz ve konforlu odası ile rahatlıkla beklentilerimi karşıladı.. Azmak Nehrinin hemen yakınında
bulunuyor, ayrıca iskeleye ve plaja hiç uzak değil.
Kahvaltıdan sonra etrafı tanımak
için Azmak Nehri boyunca 30-40 dk lık bir yürüyüş yaptım. Yürüyüş sırasında ilk yaptığım şey Azmak
Nehrine girmek oldu. Girmek derken sadece dalıp çıktım. Azmak suyu gerçekten
soğuk ve uzun süre suyun içinde kalmak
mümkün değil. Suyun sıcaklığı 7-10 derece arasındaymış. Diğer yandan, güçlü bir akıntı var nehirde, ayaklarım
üzerinde sabit kalmak bile zor oldu. Azmak
Nehri, bence Akyaka'nın cazibe merkezi olmasının başlıca sebebi. Sazlıklar ve
ağaçlıklar arasından süzülen dupduru ve tertemiz bir nehir. Nehrin altındaki
bitki örtüsünü, içinde yüzen balıkları net bir biçimde görebiliyorsunuz.
Akıntı yönünde yürürseniz iskele
ve merkez plajına ulaşıyorsunuz. Gelmeden önce merkez plajdaki suyun sığ ve
bulanık olduğunu okumuştum. Gerçekten de öyleydi. Gelirken de girmeyi
hiç düşünmemiştim, gördüğümde de hiç ilgimi çekmedi plaj.
Planım, ilk günü yakınlardaki çınar plajı ve albay koyunda
geçirmekti.
Çınar plajı merkezden 3-4 km
uzaklıkta bir plaj. Yakınlarda denize
girilebilecek en gözde yerlerden biri. Yürüyerek gitmek yorucu ve zaman alıcı
olduğundan taksi tuttum. Çınar plajı çakıltaşlarının olduğu bir sahile sahip. Suları ise masmavi ve tertemiz. Sahilinde şezlong, şemsiye, kafe, duş vs hizmeleri
sağlayan işletmeler bulunuyor. Çınar sahilinin içinden küçük bir dere geçiyor.
Bu dere sahilin bonusu bence. Zaman zaman denizden çıkıp dereye girmek ayrıca
bir keyif.
Albay Koyu; Çınar plajından sonra
Orman kampının içinden geçerek Albay koyuna gittim. Albay koyu geniş, düz ve toprak sahili olan bir yer değil. Kayalıklar ve
kayalıkların üzerine yapılmış beton iskelesi olan bir yer. Denize iskele merdivenlerden inerek ya da
kayalardan atlayarak girebiliyorsunuz. Albay koyunda işletme falan yok. Bu nedenle
kalabalık değil. Daha çok gençler bulunuyor. Ben Albay koyunu Çınar plajına
göre daha çok sevdim.
Kordon Restourant Rakı-Balık: Şarıl şarıl akan Azmak Nehri kenarında rakı
balık yapmak için Kordon Restorantı seçtim. Bunda otelime çok yakın olması
önemli rol oynadı. Restoranın kaşık
salatası çok meşhurmuş. Patron eski bir aşçıymış. Sadecebu salatayı yapmak için
mutfağa giriyormuş. Madem öyle getir dedim garsona, deneyelim. Doğrusunu isterseniz ben çok etkilenmedim. Diğer yandan mezeleri
ve balığı oldukça lezzetliydi. İçtiğim rakıya gelince ne diyeyimki muhabbet
güzeldi, kafa da güzel oldu tabi:))
İkinci Gün
İkinci Gün
Tekne turu Akyaka’nın olmazsa
olmazı bence. Sabah 10:30’da başlayıp
18:30 gibi döndüğümüz, müziksiz, 25 kişilik olarak tarif edilen bir turu tercih
ettik. Tur boyunca Kandilli Koyu, Lacivert Koy, İnce Kum plajı, Sedir Adası gibi
eşssiz güzellikteki koylarda denize giriyorsunuz. Açıkçası 3 günlük tatilimin en iyi parçası
tekne turu yaptığım gündü. Tekne turunun da en güzel parçası Sedir Adası idi.
Sedir Adasının alameti farikası ise kleopatra plajı. Bu plajın altın sarısı
incecik kumları var. Kleopatranın burada
güneşlendiği ve kum tanelerinin Kleopatranın güneşlenmesi için Mısırdan getirildiği söylendi bize. Yalnız bu
plajların üzerinde ne yürüyebiliyorsunuz ne de güneşlenebiliyorsunuz. Plajın alanı, kumlar günden güne azaldığı
için etrafı çevrelenerek korumaya alınmış.
Adanın diğer bir özelliği antik kalıntıların olduğu bir yer olması.
Antik kalıntıları gezebilmek için de ahşaptan bir yürüyüş parkuru yapılmış.
Adada ayrıca güzel bir tesis var. Tüm gün geçirebilecek bir yer bu özellikleri
itibari ile. Biz tekne turu dolayısı ile 2 saat geçirebildik. Sakin sakin antik kalıntıları gezemedim,
denizine de doyamadaım maalesef. Unutmadan
söyleyeyim adaya giriş ücretli, müze kartınız yada iş bankası kredi kartınız
varsa ücretsiz girebiliyorsunuz.
Üçüncü Gün
İlk 2 gün Azmak Nehrinde kayık
turu için fırsat bulamamıştım. Kayık turunu sabahın serinliğinde yapmak
istediğimden 3. gün ilk aktivitem 30 dk lık Azmak Nehri turuna katılmak oldu.
Harika bir doğal ortam eşliğinde kayık turu yapıyorsunuz. Balıklar, ördekler,
sazlıklar, söğüt ağaçları, suya giren insanlar, güzel mimarili yeşillikler
içindeki evler, restoranlar vs... Gerçekten burada yaşama duygusuna
kapılıyorsunuz. Nehrin en önemli bölümü akvaryum olarak ifade edilen alan.
Burada derinlik artıyor, suyun altındaki bitki örtüsünü cam gibi
görebiliyorsunuz. Berraklık inanılmazdı gerçekten.
Nehir turundan sonraki amacım Akbük plajına gitmek idi. Gitmeden önce Akbük’ün çok özel bir plaj olduğu söylenmişti. Görmek istiyordum bu nedenle. Ne yazık ki gidemedim. Akbük Akyakadan 30 km mesafede olan bir yer. Özel aracanız yoksa gidebileceğiniz dolmuş, otobüs vs de yok. Taksi ile gitmekde çok makul gelmedi bana. Bu nedenle gitmekten vazgeçtim. Onun yerine son günümü maden iskelesinde geçirmeyi tercih ettim. Maden iskelesi, Akyakanın 1 km dışında orman kampının arka tarafına düşen bir koy. Burada butik oteller mevcut. Mevcut iskele orada bulunan oteller tarafından elden geçirilerek güzelleştirilmiş yakın zamanda. Sessiz sakin bir yer. Denize buradaki otellerin misafirleri giriyor. Dışardan gelen pek yoktu sanki. Suyu tabiki soğuktu. Girdiğim koylar arasında sıralama yapmam gerekirse maden iskelesi, albay kampı ve çınar koyu derim. Maden iskelesi güzel tesisi, yenilenmiş iskelesi ve kalabalıktan uzak nezih ortamı ile benim en çok hoşuma giden yer oldu.
Akyakayi çok guzel bir şekilde anlatan bir yazi olmuş. 3 günde doyasıya keşfettiğini soyleyebilirim. Kalemine sağlık yeni yazıları merakla bekliyoruz
YanıtlaSilTeşekkür ederim nazik yorumun için.
YanıtlaSilO kadar güzel ve akıcı olmuş ki yazın okuduktan sonra akyakaya olan merakım ve gitme isteğim biraz daha arttı. Aktarımların için ayrıca teşekkürler...
YanıtlaSilSevgili abicim ben teşekkür ediyorum. Yapalım bir plan önümüzdeki hafta:))
YanıtlaSilÇook güzel bir yazı olmuş elinize sağlık
YanıtlaSilTeşekkürler Aylin Hanım
Sil