Deve çiftliğinden sonra yolu gösteren işaretler belirginleşmeye başlıyor. Kafanızda tereddüte imkan vermeyecek ölçüdeki bir sıklıkta taşlar ve ağaçlar üzerinde kırmızı beyaz yada yeşil beyaz boyalı işaretleri görüyoruz. İşaretlerin yanı sıra yol üzerinde ağaçlara monte edilmiş sarı siyah renkli mesafe tabelalarını gördük
Yürüyüşümüzün
ilk 8 km’sinin rahat ve beklediğimizden kolay geçtiğini söyleyebilirim. Bu 8 km
yol boyunca, inişli çıkışlı yer yer
taşlı kayalı patikalarda ilerledik. Taşlık ve kayalık patikalarda yürürken çok
dikkatli davrandık zira bu bölümler ayak burkulmasına yol açabilecek özelliklerdeydi. Diğer yandan yolumuz
üzerinde çok sayıda devrilmiş ağaçlara
da rastladık
Yolumuzun bu bölümünde yoldaki ilk karşılaşmamızı gerçekleştiriyoruz. Fotoğraflarda gördüğünüz abi tek
başına ayağında protez olduğu halde kamp atmalı şekilde bu yolları yürüyormuş. 8
km’den sonra yürüyüşümüzün epey zorlu
geçtiğini söylemeliyim. Artık giderek dikleşen kimi zaman dar ve kıvrımlı yollar ile
karşılaşıyorduk. Bu bölümlerde
tempomuz epey düşmüştü. Zira yolun
zorluğu bir yana artık yorulmaya başlıyorduk. Güneşte tepemize doğrudan düşmeye başlamıştı. Zirvelere çıktığımız bu bölümlerde yolda başka
insanlarla karşılaşmaya devam ediyoruz.
İlk olarak kadınlı erkekli orta yaş üstü tam bir emekli topluluğu diyebileceğim
bir kafile karşımıza çıktı. Ardından belirli aralıklarla çift oldukları
anlaşılan yabancı turistlerle göz göze gelip selamlaştık.
Artık büyük bir heyecan ve hevesle fenere doğru inmeye başladık. Feneri görmüş olmanın yüzümüzde oluşturduğu
tebessüm ve coşku ile tempolu ve rahat bir iniş gerçekleştirdik Artık her
adımımızda fener giderek daha
belirginleşirken fenerin etrafında da
insanlar görmeye başlıyoruz. Anlıyoruzki
kalabalık bir kafile Karaöz tarafından Fenere çıkmış. Açık
konuşmak gerekirse bu kalabalık insan topluluğundan içten içe rahatsız oldum.
Çok kalabalıktılar, çok gürültü çıkarıyorlardı ve fenerin dinlenme ve keyif
alanı olan sedir bölümünü tamamıyla doldurmuşlardı. Bu nedenlerden feneri ve sahip olduğu
manzarayı doyasıya sindiremedim, keyfini çıkaramadım. Fenerin etrafında biraz dolaşıp bir iki fotoğraf çektikten sonra fazla zaman
harcamadan devam etmeye karar verdik maalesef. Bu arada unutmadan belirteyim
Gelidonya Feneri’ne geldiğimizde saat 14:00 cıvarındaydı. Yani yaklaşık 6 saatte tüm molalarımız dahil 16 km
yürümüştük.
Karaöz’e 8 km kalmıştı artık. Yolumuzun bundan sonraki kısmının aşağı inişle geçecek rahat bir yol olduğunu biliyorduk. Fener’den 2 km kadar çam ağaçları arasından yürüyüp aşağıda fotoğrafının olduğu Karaöz 6 km tabelasına kadar geldik. Yürüyüşümüz oldukça tempolu gerçekleşiyordu. Yürüdüğümüz yollar arabalar için de müsait olan bir orman yoluydu artık. Karaöze doğru yaklaşırken yer yer önümüze akdenizin büyüleyici manzaraları açılıyordu. Bu mazaraları gördükçe denize girmek için giderek sabırsızlanıyorduk. Biliyoruz ki yolumuzun üzerinde harika bir koy “korsan koyu” bizi bekliyordu. Tempomuzu hiç düşürmeden Korsan koyuna vardık. Korsan koyuna vardığımızda mangal yapmak, denize girmek ve kamp atmak için gelmiş bir çok insanı gördük. Ama bu sefer bu kalabalık, deniz keyfinden beni mahrum edemedi.